Tarih

Calvinizm’in Doğuşu: Dordrecht Sinodu

Calvinizm hakkında daha önceki bir yazımda bahsetmiştim. Kimilerinin hoşuna gitmeyen bir ilahiyatken, kimilerinin de sımsıkı bağlı olduğu bir ilahiyattır. Calvinizm’in maddelerini (biraz sonra göreceğiniz üzere beş maddesi vardır) açıklamadan önce, tarihte yolculuk yapmanın ve bu bahsi geçen beş maddenin nasıl ortaya çıktığına dikkatinizi çekmek istiyorum.

Kabul etmek gerekir ki “Calvinizm” kavramı veya felsefesi, hiçbir zaman Calvin tarafından veya o hayattayken onun öğrencileri tarafından kullanılmamıştır. Bu kavram onlara çok yabancı olmakla birlikte, o dönemde mevcut bile değildi. Üstelik Calvin kendi ismiyle başlayan herhangi bir hareketin oluşmasını dahi istemiyordu. Zira ölmeden hemen önce vasiyet olarak mezarının yerini hiç kimsenin bilmemesi için gizlice defnedilmesini buyurmuştu. Günümüzde, Calvin’in mezarının nerede olduğu hala bilinmiyor.

Doğru, Calvinizm fikri Calvin’in fikri değildi. Peki o zaman nasıl ortaya çıktı? Bu konuda özellikle yaşadığımız coğrafyada çeşitli akımların da etkisiyle bilgi kirliliği fazlalaşmıştır. Bu nedenle, doğru bilgiyi en basit ve en kısa biçimde sunmak için elimden geleni yapacağım.

Reformasyon hareketi ortaya çıkıp yayılmaya başladığında, Roma Katolik Kilisesine benzer ve farklı nedenlerden dolayı isyan eden kimseler de bu harekete katıldılar. Kimileri klerikalizm fikrine karşıyken, kimileri içlerindeki hümanistik dürtülerden dolayı harekete geçip Roma’ya baş kaldırdılar. Sonuç olarak hemen hemen her türlü fikir, Reformasyon çatısı altında toplanmaya başladı. Ak ile karayı birbirinden ayırma meselesi Reformdan sonra yavaş yavaş gerçekleşti ve işte o zaman Protestanların kendi aralarındaki “bölünme” gerçekleşti. Bu bölünme kısmen sağlıklı, kısmen de sağlıksız olarak gerçekleşti. Sağlıklı bölünmeye Lüteryenler ve Reformcular ayrışması örnek olarak gösterilebilir.

Bölünmeler öncesi ve sonrasında Katolik Kilisesinin karşı-reform hareketi de devam ediyordu. Roma, kiliseye döndürebildiği kimseleri döndürmek için büyük çaba sarf ediyordu. Bu kimi zaman kılıçla, kimi zamansa ilahiyat veya felsefeyle yapılıyordu. Nihayetinde Protestanlar özgürlüklerine kavuştular ancak ufak çaplı çekişmeler devam etmekteydi. Luther, Calvin, Zwingli ve diğer reformcular vefat ettikten sonra bile karşı-reform hareketi sona ermemişti. Karşı-reform öylesine güçlenmişti ki yavaş yavaş Protestanları bile etkisi altına almaya başlamıştı.

Katolik etkisi altına giren ilahiyatçılardan biri de Hollandalı Jacobus Arminius olmuştur. Arminius Cenevre Akademisinde (günümüzün Cenevre Üniversitesi) eğitim almış ve ünlü reformcu Theodore Beza’nın en iyi öğrencilerindendi. Ancak bazı konularda fikir ayrılığına düşerek Kutsal Yazılardaki bazı bölümleri Calvin’den farklı yorumlamış ve bir süre sonra bazı konularda reformculardan çok farklı düşündüğünü keşfetmiştir. 1609 yılında Arminius vefat ettikten sonra Simon Episcopius’un önderliğinde İtirazcılar (Remonstrant) adında bir grup oluştu ve bir süre sonra da Arminiusçular olarak anılmaya başladılar.

Reformcular ve İtirazcılar (Remonstrant) arasındaki bu kavga devam ederken, en nihayetinde prens Maurits van Oranje bir sinodun toplanmasına karar verdi ve okumakta olduğunuz yazının konusu da tam olarak budur: Dordrecht Sinodu veya Dord Sinodu.

Arminiusçuluğun Beş Maddesi

Arminiusçular, reformcuların kurtuluşla ilgili fikirlerine karşıydılar. Karşı oldukları için de karşı oldukları fikirleri beş madde halinde özetleyip sistematik hale getirmişlerdi. Maddeler şöyleydi: (1) İnsanın özgür iradesi var, (2) koşullu seçim, (3) evrensel kefaret, (4) karşı konulabilir lütuf ve (5) lütuftan düşüş.

Birinci madde, insanın kurtuluş için özgür olduğu, yani kendi iradesiyle Tanrı’ya gelip, O’nu seçebildiğini öğretir. Şöyle ki insan, kendi kurtuluşuna yine kendi özgür iradesiyle erişir. Tanrı kişiye lütfeder, çağırır ancak insan razı olmadığı sürece kurtuluş gerçekleşemez.

İkinci madde Tanrı’nın insanı seçmesiyle ilgilidir. İtirazcılar’a (Remonstrant) göre Tanrı geleceği gördü ve kimlerin O’na iman edeceğini bilerek seçimini yaptı. Başka bir deyişle Tanrı, kendisini seçecek olan kimseleri bilerek, onların tercihine dayalı olarak insanları seçmiştir. Yani insanın Tanrı tarafından seçilmesi, insanın Tanrı’yı seçip seçmemesine bağlıdır.

Üçüncü madde, Mesih’in dünyadaki herkes için öldüğüdür. Mesih, dünyada yaşamış olan, yaşayan ve yaşayacak olan herkes için tek tek ölmüş ve kefaret olmuştur.

Dördüncü madde, Tanrı’nın insana verdiği lütfa insanın karşı koyabilmesiyle ilgilidir. Yani Tanrı insanı etkin bir şekilde imana çağırdığında, o kişi kabul etmeme gücüne sahiptir. Başka bir deyişle insan, Tanrı’nın çağrı gücüne karşı koyabilir.

Son olarak beşinci madde de imanlıların imandan düşüşüyle ilgilidir. İnsan iman edebilir, kurtulabilir, ancak daha sonra farklı sebeplerden dolayı imandan düşebilir, Tanrı’dan tamamen kopabilir. Yani insan, Tanrı’nın ailesinden kendi özgür iradesiyle veya günah işleyerek ayrılabilir.

Calvinizm’in Beş Maddesi

Dordrecht’te toplanan sinod, Arminiusçular’ın iddialarına karşılık olarak Calvinistler’in iddialarını işittiler. Böylelikle Calvinistler, Arminiusçular’ın Beş Maddesine karşılık olarak “Calvinizm’in Beş Maddesini” sundular. Calvinizm’in Beş Maddesi de şöyledir: (1) Tamamen bozulmuşluk, (2) koşulsuz seçim, (3) sınırlı kefaret, (4) karşı konulamaz lütuf ve (5) kutsalların korunması.

Bu yazıda Calvinizm’in Beş Maddesinin savunmasını yapmayacağım, yalnızca Beş Maddeyi tek tek özetle açıklamayı deneyeceğim.

Birinci madde, insanın tamamen bozulduğudur. Âdem ve Havva günah işledikleri anda tamamen öldüler ve her yönden (ruhen, zihnen ve bedenen) bozuldular. Bozulmuşlukları mutlak değil, tamdır. Mutlak bozulmuşluk, insanın olabildiğince Şeytani olduğu öğretisidir ve Kutsal Yazılara uygun değildir. Reformcular, tamamen bozulmuşluğu öğretmektedirler. Tamamen bozulmuşluk, insanın kendi aklı, iradesi veya tercihiyle Tanrı’yı asla seçemeyeceğini ve kesinlikle seçmek istemediğini öğretmektedir. İnsan Tanrı’ya karşı kördür ve görmemekte diretmektedir çünkü insan Tanrı’dan nefret etmektedir ve dolayısıyla Tanrı’ya kendi özgür iradesiyle gelemez. Başka bir deyişle, kötü ağaç iyi meyve veremez.

İkinci madde, Tanrı’nın, bozulmuş ve kendisini seçemeyecek insanı koşulsuz bir şekilde seçmesidir. Şöyle ki Tanrı, hiçbir koşula bağlı kalmaksızın, insan O’nu seçmeden insanı seçmiştir. Yani Tanrı, insanların gelecekteki tercihlerine değil, kendi özgür iradesiyle bazı insanları kurtuluş için belirlemiştir.

Üçüncü madde, Mesih’in yalnızca seçilmiş olanlar için kanını dökmesidir. İmansızlık günahtır. Mesih yalnızca seçilmiş olanların tüm günahları (imansızlık dahil) için ölmüştür dolayısıyla seçilmiş olanların hepsi iman edeceklerdir. Dolayısıyla, Mesih’in kefareti evrensel değil (aksi halde herkesin imansızlık günahı için ölmüş olurdu ve böylece herkes kurtulurdu), sınırlıdır.

Dördüncü madde, karşı konulmaz lütuftur. Tanrı, etkin bir şekilde insanları çağırdığı zaman, onlar iman ederler. İman edenler de seçilmiş oldukları için iman ederler. Dolayısıyla eğer Tanrı bir kişiyi etkin bir şekilde çağırırsa, o kişi Tanrı’nın çağrısına ve lütfuna karşı koyamaz. Calvinistler bu bağlamda çağrıyı ikiye ayırırlar: genel çağrı ve etkin çağrı. Tanrı herkesi tövbeye çağırır ancak bazıları etkin bir şekilde gelir. Çağrılanlar çok, seçilenler azdır.

Beşinci madde, kutsalların korunmasıdır. Buradaki kutsallar, iman edenlerdir. Böylelikle Rab Tanrı, ezelden seçmiş olduğu, uğruna Oğlunu kefaret olarak sunduğu ve etkin olarak çağırdığı kimseleri son nefeslerini verinceye dek koruyacaktır. Seçilmiş kimseler kuşkusuz günah işlerler ancak her türlü tövbe edip asıl Efendileri olan Tanrı’ya geleceklerdir. Başka bir deyişle, kurtuluş kaybedilmez çünkü zaten insan tarafından da kazanılmamıştır.

Son Olarak

Özetle, görmüş olduğunuz gibi Calvinizm Jean Calvin’in ölümünden sonra, İtirazcılar’ın (Remonstrant) iddialarına karşılık olarak sunulmuş bir anti-tezdir. Dolayısıyla Calvinizm, Tanrı’nın mutlak gücünü, adaletini ve merhametini ön plana çıkararak, hümanizmin özgür irade yanlısı fikrini çürütmektedir. Yaşadığımız coğrafyada muhtelif sebeplerden dolayı Calvinizm’e yani Reform ilahiyatına karşı çıkılmaktadır. Hatta – buna bizzat şahit olduğum için söylüyorum – Calvin’in insanları zorla Calvinist yaptığını öğreten arkadaşlar bile var; ancak böyle bir şey yoktur. Calvinizm, Tanrı’nın Müjdesinin kurtuluş bağlamındaki sistematik özetidir. Bu anlamda tarih bilgisine sahip olmak da faydalıdır.

Sevgiyle kalın.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu