İlahiyat

“Ama o eskidendi…”

Başınıza illaki gelmiştir: İlahiyatla ilgili bir konudan bahsedersiniz ve tartışmanız daha da  derinleşmeye başlar, tam o sırada Eski Antlaşma’dan bir örnek vermek durumunda kalırsınız ve karşınızdaki kişi “Ama o Eski Antlaşma, artık İsa geldi, Eski Antlaşma günleri geçmişte kaldı” tarzı bir cevap verir. Siz öyle durumlarda ne yapıyorsunuz? Ben şahsen Hristiyan ilkelerin üzerinden bir kez daha geçmeyi tercih ediyorum çünkü karşımdaki bu kişinin, sözünü ettiğim ilkelerden muhtemelen haberi yoktur. Bunu yermek için söylemiyorum (üslup polisi arkadaşlar beni yargılamasınlar).

Müslüman bir toplumda yaşıyoruz ve Müjdeyi paylaştığımız zaman “Biz de Hz. İsa’yı kabul ediyoruz. Biz de Tevrat’ı, Zebur’u ve İncil’i kabul ediyoruz ama…” diye kurulmuş olan cümleleri defalarca duymuşuzdur. Bu yazdıklarımı okuyan Hristiyanlar ne demek istediğimi hemen anlamışlardır, şöyle ki, Müslüman dostlarımız aslında kabul ettiklerini varsaydıkları kitapları kabul etmezler. Bunun birinci sebebi, onları hiç okumamış olmaları, ikinci sebebi de Eski ve Yeni Antlaşma’daki mesajın Kur’an’ın mesajına aykırı olmasıdır. Başka bir deyişle, bir Müslüman hem Müslüman kalmaya devam edip hem de Tevrat’ı, Zebur’u ve İncil’i kabul edemez. Fakat her neyse, konumuz başka…

Konumuz kendi evimiz, yani Hristiyanlar. Eski Antlaşma’yı anlama biçimimiz, kabul etmemiz gerektiğinden farklı olduğu neredeyse kesin. Yukarıdaki örnekte olduğu gibi “Ama o eskidendi…” tarzındaki cümle iki sebepten dolayı kuruluyor: (1) Eski ve Yeni Antlaşma’nın mesajının anlaşılamaması ve (2) Eski Antlaşma’yı gerçekten reddetmek. İkinci sebep gerçekten büyük bir sorun ancak bu yazıda değineceğim konu birinci sebep olacaktır.

Eski Antlaşma tıpkı Yeni Antlaşma gibi Tanrı’nın esinidir, vahyidir ve Tanrı’nın sözü olarak kabul edilmelidir (2Ti. 3:16-17). Eski Antlaşma’nın gerçekten de Tanrı’nın sözü olduğu hem peygamberler hem de Mesih İsa tarafından çok kez vurgulanmıştır çünkü hiçbiri aksini iddia etmemiştir (krş. Yas. 8:3 ve Mat. 4:4; Yas. 6:16 ve Mat. 4:7; Çık. 3:6 ve Mar. 12:26-27 vb.). Üstelik, İsa’nın Eski Antlaşma hakkında söylemiş olduğu sözler de son derece çarpıcıdır çünkü İsa, Eski Antlaşma’yı geçersiz kılmak için değil, tamamlamak için geldiğini beyan etmiştir (Mat. 5:17). Bu ayetteki “tamamlama” kelimesini farklı biçimlerde yorumlayabiliriz ancak “geçersiz kılmaya değil…” sözünü geçersiz kılmaya gelmedi olarak kabul etmek zorundayız. Metin son derece açık ve nettir.

O halde, çok da uzatmadan Eski Antlaşma’ya bir göz atmakta fayda var. Eski Antlaşma ne öğretiyor? Eski Antlaşma öncelikle tarihtir. Dünyanın yaratılışından tutun da İsraillilerin Mısır’dan çıkışına ve genel olarak İsrail tarihine kadar yüzlerce bilgi içermektedir ve bunların hepsi de doğrudur. İkinci olarak, Eski Antlaşma, adı üzerinde bir antlaşma kitabıdır. Tanrı’nın önce Adem’le (Yar. 2:17), sonra Nuh’la (Yar. 9:1-29), sonra İbrahim’le (Yar. 15:18), ardından Musa’yla (Çık. 19:5-6) ve son olarak Davut (2Sa. 7:12-13) ile yapmış olduğu antlaşmaları içermektedir. Üçüncü olarak, Eski Antlaşma’da yasalar vardır. Bu yasaları üçe ayrılır: Ahlaki yasalar, hukuki yasalar ve törensel yasalar. Ahlaki yasalar, On Emir’dir. On Emir, günümüzde her bir Hristiyan için geçerlidir. Nasıl ki Eski Antlaşma’da put yapıp tapmak günah olarak kabul gördü, günümüzde de Hristiyanların put yapıp tapması günahtır. Aynı şey cinayet işlemek, zina etmek, hırsızlık yapmak ve diğer tüm günahlar için de geçerlidir. Başka bir deyişle, Eski Antlaşma’nın ahlaki yasasında, yani On Emir’de yasak olan ne varsa, günümüzde de yasaktır.

Hukuki yasalar, kamusal yasalardır. İsrail bir topluluk olarak vardı ve halk arasında illaki sorunlar yaşanmaktaydı. Birisi suç işlerse, ona nasıl ceza verilmesi gerektiği, evler inşa edilirken teraslarının nasıl olması gerektiği, nişan ve evlilikle ilgili kurallar, yani halkın hukuki refahı için gerekli olan neler varsa, hepsi hukuki yasalar çatısı altında toplanmıştır. Hukuki yasalar konusunda bir tartışma mevcuttur. Bir kesim, hukuki yasaların eksiksiz olarak günümüzde de geçerli olduğunu savunurken, diğer kesim özellikle Romalılar 13.bölüme dayalı olarak bu iddiayı reddetmektedirler. Burada bunu tartışmayacağım, ancak genel iki görüşün bu yönde olduğunu bilin.

Son olarak da törensel yasalar vardı. Törensel yasalar, İsrail halkının neyi yiyip yiyemeyeceğini, çeşitli arınma kurallarını, kurban törenlerini ve benzeri uygulamaları kapsamaktadır. Bu uygulamalar, özellikle İbraniler mektubunun bizlere öğrettiği üzere Mesih’te tamamlanmıştır. Yani Hristiyanların artık kurban kesmeleri, yiyecek ayrımı yapmaları veya muhtelif arınma kurallarını izlemeleri gerekli değildir. Hatta Mesih’e rağmen bunları yapanlar Koloseliler mektubunda ciddi bir şekilde azarlanmaktadırlar.

Şimdi gelelim asıl meseleye. On Emir günümüzde geçerli olduğuna göre Eski Antlaşma’yı yok sayabilir miyiz? Sonuçta Tanrı’nın yasa olarak verdikleri, O’nun yüreğinin ve karakterinin yansımasıdır. Tanrı “Çalmayacaksın” diyorsa, Tanrı’nın hırsızlık yapması da imkânsız demektir. Hukuki yasalar için de aynı şey geçerlidir. Ben hukuki yasalar konusunda her iki görüşün de çok tutarlı noktalar içerdiğine inanıyorum çünkü Tanrı’nın yasaları evrenseldir ve O’nun karakterini yansıtmaktadır. Ancak hem Eski Antlaşma’nın hukuki yasalarını kabul edip hem de Romalılar 13’ü radikal bir şekilde uygulamak kafa karışıklığına sebebiyet verebilir. Bunun yerine ben Tanrı’nın kendi sözünde buyurduklarını vicdanen kabul edip, yaşadığım ülkenin yasalarına tabi olmayı (çünkü Tanrı böyle buyurmuştur) tercih ediyorum. Başka bir deyişle, hukuki yasaların da günümüzde vicdanen de olsa kabul edildiği ortadadır. Westminster İman Açıklaması bu yasaların “hakkaniyetinden” söz ederken, Eski Antlaşma’da olduğu gibi günümüzde de aynı şartlar altında değil, aynı sonucu getiren farklı yöntemlerle uygulanabileceğini vurgulamaktadır. Ancak dediğim gibi bu başka bir yazının konusudur. Son olarak törensel yasalar, tamamlanmıştırlar. Kısacası, Mesih’in Matta 5:17’de “Tamamlamaya geldim” diye sözünü ettiği yasa, törensel yasadır ve Mesih Eski Antlaşma’yı olduğu gibi hükümsüz kılmamıştır.

Hal böyleyken, Eski Antlaşma’yı hala yok saymak bir Hristiyan’ın kabul edebileceği bir şey midir? Bence hayır! Kuşkusuz, Eski Antlaşma çok sert ve bazı konularda acımasız gibi gelebilir. Bu yazıyı fazla uzatmamak adına, vermek istediğim birkaç örneği başka yazılarda dile getireceğim. İlk bakışta sert ve acımasız gibi görünse de bize düşen görev Eski Antlaşma’yı daha derinlemesine çalışmak ve Tanrı’nın ne demek istediğini öğrenmektir. Tanrı büyüktür ve kendisinden yardım isteyen çocuklarına her daim yardım edecektir. Bu sebeple, “Ama o eskidendi…” fikrini bir kenara bırakıp, gerçekten de Tanrı’nın sözüne bir bütün olarak sarılalım. Hem Eski hem de Yeni Antlaşma Tanrı’nın ebedi sözüdür; asla değişmeyecek, hükmü de kalkmayacaktır.

Şimdiden iyi yillar!

Sevgiyle kalın.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu