Karanlık Vadiden Geçmek

Bazı ayetler vardır ki, yalnızca okunmaz; yaşanır. İnsan hayatının kırılgan anlarında, gecenin en koyu saatlerinde, bu sözler bir mum gibi yanar ruhumuzun içinde:
“Karanlık ölüm vadisinden geçsem bile kötülükten korkmam, çünkü sen benimlesin.” (Mezmur 23:4)
Bu söz, yalnızca teselli değil, aynı zamanda bir hakikatin ilanıdır. Zira hayat, yalnız aydınlık patikalardan ibaret değildir. Kimi zaman yönümüzü kaybederiz; karanlık, suskunluk ve belirsizlik içinde ilerleriz. Dualar cevapsız kalır, dostluklar susar, umutlar sönükleşir. İşte tam da bu vadideyizdir o an. Fakat ilginçtir, karanlık bir cezadan çok, bir derinleşme davetidir.
Işığı en çok karanlıkta ararız. İşte ışığın değerini, belki de ancak orada, tam o geçitte kavrarız. Bu yüzden ayet, “korkmam” diyor. Korkunun yerini güvenin aldığı bir yürüyüşten söz ediyor. Çünkü korku, yokluk duygusundan doğar; fakat burada bir varlık var: “Sen benimlesin.” İşte bu söz, her şeyin merkezinde duran güvenin ifadesidir. Yalnız değilim. Görmesem de, duymasam da, hissetmesem de, O burada.
Yolun en karanlık yerinde bile O’nun sessiz varlığı yürür. Belki de cevap, çözüm, çıkış hemen gelmez. Fakat insan ruhu, eşlik edildiğini bildiği zaman ayağa kalkar. Yol uzun olabilir ama terk edilmemiştir.
Bu vadi, yaşamın içinden geçen herkesin uğradığı bir geçittir. Fakat oradan geçerken korkmamak mümkündür. Çünkü bir dost vardır orada. Gölgeyle beraber gelen bir huzur, ölümle birlikte gelen bir yaşam umudu.
Tam da o anda anlarız ki, bazı ışıklar yalnızca karanlıkta yanar. Bazı hakikatler yalnızca vadide görünür. Belki de en çok orada, en çok orada öğreniriz ne demek olduğunu “sen benimlesin” diyebilmenin.