İlahiyat

Acının Amacı

Toğrul Salamzade

İnsanlar olarak hepimiz muhtelif konularda acılar çekiyoruz. İş yerindeki problemler, ilişkisel sorunlar, varoluşsal sancılar, maddi yetersizlikler ve daha birçok mesele bizi – inancımız ne olursa olsun – eziyor. Öte yandan da acı, insanı derinlemesine değiştiren, onu daha anlayışlı ve merhamet dolu bir varlığa dönüştüren kutsal bir deneyimdir. Jonas Hensworth’un dediği gibi: “Acı çekmek, bizi başkalarının acı çekerken yaşadıkları dehşeti ve acıyı deneyimlemeye zorlamayıncaya dek asla merhamet dolu yüreklere sahip, anlayışlı insanlar olamayacağız.” Gerçekten de, kendi acılarımızın yoğunluğu, başkalarının acılarını kavramamızın anahtarıdır. Ancak acı çektiğimizde, başkalarının ne denli derin ıstıraplar yaşadığını anlayabiliriz. Bu, yalnızca başkalarının yaşamına bakmakla değil, onların acılarına ortak olmakla mümkündür.

Acı, yüreğimizde bir empati kapısı açar; başkalarının da o kapıdan girmesine ve onların ağırlıklarını taşımamıza izin verir. İsa’nın yaşamında ve öğretilerinde gördüğümüz bu ilke, Hristiyan hayatının en temel unsurlarından biridir aslında. O’nun çarmıhta çektiği ıstırap, iman edecek olanlara sonsuz merhametini gösterir. Benzer biçimde bizler de acılarımız aracılığıyla, başkalarının ne kadar zorlandığını, ne denli çaresiz hissettiklerini daha iyi anlayabiliriz.

Pavlus’un dediği gibi, acı yalnızca sabrı değil, aynı zamanda karakteri de geliştirir. “Sıkıntılarla övünüyoruz. Çünkü biliyoruz ki, sıkıntı sabrı, sabır karakteri, karakter de umudu geliştirir” (Romalılar 5:3-4). Bu umut, sadece kendimiz için değil, acı çeken tüm kardeşlerimiz içindir. Onların acılarına kayıtsız kalmayarak, yargılayıp geçmek yerine, merhametle yaklaşmayı öğrenebiliriz. Her bir acı, bizi Tanrı’nın yüreğine bir adım daha yaklaştırır ve O’nun şefkat dolu ellerini kardeşlerimize uzatabilmemiz için bizi güçlendirir ve teşvik eder.

Tanrı, bizleri yargılayıp ezmek için değil, merhametle kucaklamak için çağırmıştır. Bu çağrı, her birimizde acının derinleştirdiği bir bilgelikle karşılık bulur. Çektiğimiz acılar, başkalarının yaralarına derman olabilmemiz için bir kapıdır. Çünkü Tanrı bizleri, acılarımız aracılığıyla başkalarına hizmet etmek, onların yüklerini taşımak ve sevgiyle kucaklamak için eğitir. Bizler de kardeşlerimizin acıları karşısında onları yargılayıp ezip geçmek yerine, onlara merhamet dolu yüreklerle destek olmayı öğrensek iyi olur diye düşünüyorum.

Dolayısıyla, kanımca, bir Hristiyan niteliği olan sağlam karakter, merhametle süslenmelidir. Merhamet, Tanrı korkusu, anlayış ve kardeşlik sevgisi, yargıyı ortadan kaldırmasa da – kaldırmaması da lazım zaten – her bir Hristiyan’ın süsü olmalıdır. Çünkü hata yapmayan bir tek Tanrı vardır. Bizler de O’nun gibi olmaya çağrıldık.

Sevgiler.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu