İlahiyat

Kutsal Yazıların Yeterliliği ve Anlaşılırlığının Hristiyan Yaşamdaki Uygulanabilir Yansıması

Yazar: Toğrul Salamzade

Giriş

Hristiyanların günlük yaşamı, Tanrı’nın sağladığı kutsallaşma süreci için son derece önemlidir çünkü günlük yaşam ilahi disiplin tarafından terbiye edilmediği sürece, kutsallaşma da sekteye uğrar ve Hristiyan, meyve veremez. Dolayısıyla meyve vermeyen veya yeterince meyve vermeyen bir Hristiyan’ın, kısa bir süre sonra kendisini sorgulaması gerekecektir. Hristiyanların günlük yaşamındaki disiplinin oluşması için olmazsa olmaz şey kuşkusuz Kutsal Yazılardır. Kutsal Yazılar, bir Hristiyan için bir ölçüt, bir rehber ve bir harita görevi görmektedir. Ölçüt olarak Kutsal Kitap harici bir şey alınacaksa, kuşkusuz Hristiyan yaşam dünyevi bir yaşama dönüşecektir. Dolayısıyla bu noktada Hristiyan’ın Kutsal Yazıları nasıl algıladığı da son derece önemlidir.

Tarih boyunca Hristiyanlar Kutsal Yazıların yorumundan tutun da nasıl algılanmasına dek muhtelif fikirlere sahip olmuşlardır. Kimileri Kutsal Yazıları alegorik şekilde yorumlamanın taraftarıyken, kimileri de Kutsal Yazıları dört ana hermenötik kurala uyacak şekilde yorumlamayı tercih etmişlerdir. Reformasyonun ortaya çıkmasıyla birlikte, Kutsal Yazıların literal yorumu daha fazla rağbet görmeye başladı. Reformasyonun yükselişi ve Sola Scriptura ilkesinin kitleler tarafından benimsenmesi, beraberinde kutsallaşmayla ilgili soruları da getirdi. Katolik ve Ortodoks görüşün Kutsal Yazıların yetersizliği ve anlaşılmazlığı konusundaki ısrarları, Reformcuların, Kutsal Kitap üzerine daha fazla çalışmasına yol açtı. Dolayısıyla, ilk olarak Martin Luther’in vurguladığı “Yeterlilik” ve “Anlaşılırlık” ilkeleri duyurulmaya ve benimsenmeye başladı.

Bu yazının amacı, Kutsal Yazıların yeterliliği ve anlaşılırlığı ilkelerini, Hristiyan yaşamındaki pratik yansımalarını incelemektir. Nitekim Kutsal Yazıların yeterliliği ve anlaşılırlığı benimsenmeden, sağlıklı bir Hristiyan yaşam sürmek imkansızdır. Dolayısıyla, Kutsal Kitap’ın yeterliliği ve anlaşılırlığı ilkelerinin ne olduğu ve hususen hangi alanlarda Hristiyanlar için önem taşıdığını incelemek gerekmektedir.

Tanrı, İletişim ve Paydaşlık

Kutsal Kitap’ta her şey Tanrı ile başlamaktadır. Kutsal Yazıların hiçbir yerinde Tanrı’nın var olup olmadığı tartışılmaz çünkü hayatın tümü Tanrı’nın var olduğu varsayımı üzerine kuruludur. Akıl, mantık, matematik, bilim, felsefe ve diğer tüm bilimsel alanlar, Tanrı’nın varlığı varsayılarak araştırılmalı ve kabul edilmelidir. Dünyayı hiçlikten var eden Tanrı (Yar. 1:1), dünyayla birlikte her şeyi var etmiştir. Evrenle birlikte, doğa kanunları, mantık yasaları gibi evrensel gerçekler de Tanrı tarafından yaratılmışlardır. Dolayısıyla, her şeyden önce, Kutsal Yazıları kabul edilmesi için var olması gereken Tanrı, varsayımsal olarak vardır. Bu bağlamda ise Kutsal Yazıların kabul görmesi ve Tanrı’nın Sözü olarak benimsenmesi, herhangi bir mantıksal çıkarımla değil, ancak imana dayalı bilgiyle gerçekleşmelidir (Yu. 3:3; 1Ko. 2:5). Başka bir deyişle, insanın Tanrı’yla iletişim kurması veya paydaşlığa sahip olması için gerekli olan tek şey yeniden doğmasıdır çünkü yeniden doğuş, kişinin ruhsal körlüğünü ortadan kaldırır (Yu. 9:39-41) ve böylelikle kişi Tanrı’nın sözlerini kabul edebilir (Yu. 7).

Yeniden doğuş, beraberinde imanı getirir. Bir kişi yeniden doğmadıysa, iman edemez; zaten bundan dolayıdır ki imanın (veya Ruh’un) meyvelerini kendisinde barındırmayan veya nümayiş ettirmeyen kişi gerçekten iman etmiş sayılmaz (Yak. 2:22-26). Dolayısıyla, Kutsal Yazıları kabul etmek, Kutsal Yazıların gerçekliğini – yani Tanrı’nın esinlenmiş sözü olduğunu – kabul etmek, tamamen imanla alakalı bir durumdur. İman sayesinde Tanrı’nın sözüne iman edilir (İbr. 11:6); iman sayesine, gerçek İsa’nın Kutsal Yazılarda olduğu bilinebilir (2Ko. 4:6); iman sayesinde, Tanrı’nın kendi sözünde vermiş olduğu vaatlere güvenmek mümkündür (Rom. 4:13-25).

O halde, Tanrı’nın vaatlerine ve Kutsal Yazıların gerçekliğine iman etmek, Tanrı’nın konuştuğunu ve seçmiş olduğu kimselere Kutsal Kitap vasıtasıyla seslendiğini de kabul etmek anlamına gelmelidir. Zira insan konuşabilen, duyabilen ve görebilen bir varlık olduğuna göre Tanrı da konuşabilen, duyabilen ve görebilendir. “Kulağı yaratan işitmez mi? Göze biçim veren görmez mi?” (Mez. 94:9). Kutsal Yazıların içsel kanıtları ve Ruhun tanıklığı, Kutsal Kitap’ın Tanrı’nın sözü olduğunu doğrulamaktadır. Kısaca özetlemek gerekirse, Üçlü-Birlik Tanrı, kendi Kelamı vasıtasıyla seçilmiş olduğu kimselere seslenmekte ve bu gerçek yalnızca iman sayesinde kabul edilebilmektedir çünkü iman etmemiş kimseler ruhsal konularda değerlendirme yapacak ruhsal kabiliyete sahip değildirler (1Ko. 2:14).

İsa Mesih çarmıha gerilmeden önce ettiği duada Tanrı’yı tanımanın öneminden söz etmiştir: “Sonsuz yaşam, tek gerçek Tanrı olan seni ve gönderdiğin İsa Mesih’i tanımalarıdır” (Yu. 17:3). Böylece Mesih, sonsuz yaşama sahip olmakla, Tanrı’yı tanımak arasında bir bağlantı olduğunu vurguluyor. Yuhanna müjdesinde “bilmek” kelimesi için kullanılan Grekçe kelime, “γινώσκω” köküne sahip “γινώσκωσιν” kelimesidir. Bu kelime “bilmeyi öğrenmek, öğrenmek, bir şey hakkında bilgi almak anlamlarına gelmektedir.[1] Dolayısıyla, İsa Mesih’in Baba Tanrı’ya dua ederken O’ndan bulunduğu istek, Hristiyanların Tanrı’yı nasıl tanıyacaklarını öğrenmeleri ve O’nu bizzat tanımalarıdır. Bu fikir baz alındığında, Tanrı’yı tanımak için bir aracın var olduğu düşüncesi varsayımsal olarak kabul edilmelidir.

Elçi Pavlus, Korint kilisesine yazmış olduğu birinci mektupta, mektubun alıcılarına retorik bir soru soruyor ve ardından da hemen cevabı veriyor: “İnsanın düşüncelerini, insanın içindeki ruhundan başka kim bilebilir? Bunun gibi, Tanrı’nın düşüncelerini de Tanrı’nın Ruhu’ndan başkası bilemez” (1Ko. 2:11). Elçi Pavlus Korintliler’e mektubun ikinci bölümünde, Tanrısal gerçeklerin insanlar tarafından algılanıp algılanamayacağından söz ederken, Tanrı’yı yalnızca Kutsal Ruh’un vasıtasıyla anlaşılabileceğini söylüyor. Dolayısıyla Tanrı, kendisini kendi Ruhu vasıtasıyla belli etmediği sürece hiçbir insan Tanrı’yı tanıyamaz.

Tanrı’yı Tanımanın Aracı: Kutsal Yazılar

İsa Mesih yeryüzündeyken devamlı olarak Kutsal Yazılardan alıntılar yapmış ve Kutsal Yazıların Tanrı’nın kutsal sözü olduğunu her fırsatta vurgulamıştır (Mat. 4:4; 12:40; 19:4-6; 24:37-38; Mar. 13:19; Luk. 24:27 etc.). İsa’nın Kutsal Yazılar konusundaki ısrarı, O’nun havarilerine de yansımıştır. Elçi Pavlus, Timoteos’a yazmış olduğu ikinci mektupta Kutsal Yazılara ilişkin şunları söylemiştir: “Kutsal Yazılar’ın tümü Tanrı esinlemesidir ve öğretmek, azarlamak, yola getirmek, doğruluk konusunda eğitmek için yararlıdır. Bunlar sayesinde Tanrı adamı her iyi iş için donatılmış olarak yetkin olur” (2Ti. 3:16-17). Pavlus’un sözleri, Kutsal Yazıların “Tanrı esinlemesi” olduğu yönündedir ve bu son derece ciddi bir beyandır. Ayette Pavlus’un kullanmış olduğu θεόπνευστος kelimesi, Kutsal Kitap’ın en önemli ve kritik kelimelerinden biridir. Buradaki θεόπνευστος kelimesi “Tanrı” anlamına gelen θεός ve “nefes,” “ruh” veya “soluk” anlamına gelen πνεῦμα (“ağızdan veya burundan çıkan nefes”)[2] sözcüklerinden türemiştir. Dolayısıyla elçi Pavlus’un Kutsal Ruh vasıtasıyla aktarmak istediği şey, Kutsal Yazıların bizzat Tanrı’nın düşüncesi, O’nun Ruhu’nun dışavurumu olduğudur. Kutsal Yazılar, Tanrı’nın Ruhu’nun dışavurumu olduğuna göre, Tanrı’nın insanda talep ettikleri Kutsal Kitap’ta tüm Hristiyanlara aktarılmıştır. Kuşkusuz, kimileri Kutsal Yazıların her konuda yeterli olmadığını ileri sürebilir; zira bu iddiayı ileri sürenler, Tanrı’nın kitaplara sığamayacağını ve Kutsal Kitap’ın, Tanrı’yı açıklayacak kadar kalın bir kitap olmadığını ileri sürerler. Ne var ki, elçi Yuhanna’nın yazmış olduğu Müjdede, bu iddia çürütülmüştür: “İsa, öğrencilerinin önünde, bu kitapta yazılı olmayan başka birçok doğaüstü belirti gerçekleştirdi. Ne var ki yazılanlar, İsa’nın, Tanrı’nın Oğlu Mesih olduğuna iman edesiniz ve iman ederek O’nun adıyla yaşama kavuşasınız diye yazılmıştır” (Yu. 20:30-31). Demek ki Kutsal Yazılar, Hristiyanların Tanrı hakkında ve O’nun iradesi hakkında bilmeleri gereken her ne varsa onu içermektedir ne eksik ne de fazla.

Kutsal Yazılar, yukarıda da belirtildiği gibi Tanrı’yı tanımanın aracıdır. Tanrı’yı, yalnızca O’nun ağzından çıkan, yani O’nun yüreğini yansıtan Kelamla tanımak mümkündür. Ancak bunun haricinde, Kutsal Yazılar Hristiyanların günlük yaşamı için de büyük ehemmiyet taşımaktadır. Westminster İman Açıklaması, Kutsal Yazıların amacını şu sözlerle özetlemiştir: “…öyle ki hakikat daha iyi muhafaza edilip aktarılsın ve kilise, benliğin bozulmuşluğuna ve Şeytanın kötü amaçlarına rağmen güvenli bir biçimde temellensin ve teselli edilsin.”[3] Bu nedenle Kutsal Yazılar, Hristiyanların günlük yaşamında, günah konusunda onları uyarmak, hayatlarıyla ilgili verecekleri ahlaki kararlarda onlara bir standart (veya ölçüt) oluşturmak için faydalı ve gereklidir.

Kutsal Yazıların Anlaşılırlığı

Kutsal Kitap, her bir Hristiyan’ın anlayabileceği bir kitaptır. Tanrı, Hristiyanların temel konularda neler bilmesi gerektiğini istemişse, o noktaları apaçık bir biçimde, herkesin anlayabileceği düzeyde ifade etmiştir. Westminster İman Açıklamasında bu konuda şunlar yazmaktadır:

Kutsal Yazıların tüm pasajlarındaki anlamlar eşit derecede açık olmadığı gibi her pasaj da her bir birey için aynı anlaşılırlık düzeyinde değildir. Ne var ki, kurtuluş için bilinmesi ve uygulanması gereken her şey Kutsal Kitap’ta öylesine bariz bir şekilde sunulmuş ve açıklanmıştır ki eğitimsiz [kimseler] bile tıpkı eğitimliler gibi bunları olağan lütuf araçlarının doğru kullanımıyla yeterli düzeyde anlayabilirler.”[4]

Kutsal Yazıların anlaşılırlığı iman ve ahlak ölçütü konularını kapsamaktadır. Dolayısıyla, Hristiyanlar, Kutsal Kitap’ı okudukları zaman imanla veya ahlaki kararlarla (günlük yaşam, yalan söylemek, evlilik, boşanma vb. konularda) hiçbir zaman tereddüt yaşamayacak ve kararsız kalmayacaklardır. İsa Mesih, kendisini eleştiren ve muhtelif sorularla sıkıştırmaya çalışan Ferisilere “…okumadınız mı?” (Ör. Mat. 12:3) diye sormuştur. Şüphesiz İsa, Ferisilerin Kutsal Yazıları iyi bildiğini biliyordu. Kuşkusuz, onlar İsa’nın sözünü ettiği pasajları okumuşlardı, ancak imanla kabul etmedikleri ve kendi çıkarlarını gözeterek yorumladıkları için görmeleri gereken gerçekleri göremiyorlardı. Ancak Kutsal Yazılar hem eğitimli hem eğitimsiz kimseler için Tanrı’nın sözü olduğundan dolayı, herkesin anlayabileceği düzeydedir.

Kutsal Yazıların, yeterince anlaşılır olmadığını ileri süren kimselerin sıkça savunduğu argüman, Kutsal Kitap’ta bazı zor anlaşılan kısımların olduğu ve dolayısıyla Kutsal Kitap’ı anlamak için üst düzey din bilginlerine danışılması gerektiğidir. Başka bir deyişle, halk Kutsal Kitap’ı anlayamaz ve bu nedenle, üst düzey ruhsal merciye ihtiyacı vardır. Şüphesiz, Kutsal Yazıların her kısmı anlaşılır değildir. Kutsal Kitap’ta zor anlaşılan kısımlar var ve bu kısımların sayısı da pek az değil. Eski Antlaşma’daki bazı olayları kolayca yorumlamak kolay değildir. Yeni Antlaşma’da (özellikle Vahiy bölümünde) birçok şey akıl karıştırıcı derecede sembolik ve karmaşıktır; dolayısıyla yorumlamak son derece zordur. Kutsal Yazıların anlaşılırlığını savunmak, Tanrı’nın yalnızca Kutsal Kitap’tan ibaret olduğuna inanmak değildir. Tanrı elbette her şeyden üstündür. Luther, Erasmus’a yazmış olduğu reddiyede bu duruma şöyle bir yorum getirmiştir:

Tanrı ve Kutsal Yazı, Yaratan ve yaratılmış olan gibi iki [ayrı] şeydir. Şimdi Tanrı hakkında hiçbir şey bilmediğimiz pek çok şeyin saklı olduğunu sorgulamıyor.[5]

Zira Kutsal Yazıların kendisinde de apaçık bir şekilde Tanrı’da gizlilik olduğu yazılıdır: “Gizlilik Tanrımız RAB’be özgüdür. Ama bu yasanın bütün sözlerine uymamız için açığa çıkarılanlar sonsuza dek bize ve çocuklarımıza aittir” (Yas. 29:29). Dolayısıyla zor anlaşılan kısımların varlığı, inkâr edilemez. Fakat bu kısımların yorumlanabilmesi için izlenmesi gereken kurallar vardır; zaten bu nedenle hermenötik önemlidir. Böyle zor pasajlarla karşı karşıya kalındığı zaman yapılması gereken şey Kutsal Yazıların zor anlaşılan kısmının kolay anlaşılan kısımla karşılaştırarak yorumlamaktır. Çünkü Kutsal Yazıların en iyi yorumcusu, yine Kutsal Yazıların kendisidir. Tam olarak bu bağlamda, eğer bir Hristiyan’ın anlayamadığı veya düşünsel karmaşa yaşadığı bir kısım varsa, kilisesinin pastörüne veya bir ilahiyatçıya danışabilir.

Kutsal Yazıların anlaşılırlığı, kuşkusuz pratik açıdan da Hristiyanlar için son derece önemlidir. Kutsal Yazılar anlaşılmadığı zaman, daha doğrusu bir Hristiyan tarafından anlaşılamadığı zaman, kişi çareyi başkalarına sormakta arar. İman ve uygulama konusundaki öğretiler Kutsal Yazılardan alınmadığı ve yoruma son derece açık bırakıldığı zaman, insanın hayatına muhtelif batıl düşünce ve uygulamalar ve tembellik girer. Kutsal Yazılar, sürekli okunup araştırılması gereken gerçeklerdir (Elç. 17:11). Dolayısıyla Hristiyanlar, Kutsal Kitap’ın anlaşılırlığı konusunda şüpheye düşerlerse, Tanrı’nın onlara bahşettiği görevi yerine getiremedikleri için hataya düşmüş olurlar. Örneğin, Roma Katolik Kilisesinin en büyük doktrinsel sorunlarından biri de Kutsal Yazıların temel konularda dahi anlaşılır olmadığını savunmaktır. Neticede hem Roma Katolik hem de Doğu Ortodoks kiliselerinde kocaman heykeller ve ikonlar görülmektedir. Bu durum her ne kadar da halkın cehaletinden sitem edilerek savunulsa da gerçek şudur: eğer kilise işini doğru düzgün yapmış olsaydı, halk cahil kalmazdı.

Öte yandan, Kutsal Yazıların anlaşılırlığı, Kutsal Ruh tarafından da doğrulanmaktadır. Kutsal Yazılar anlaşılır olmasaydı, Davut, “Genç insan yolunu nasıl temiz tutar? Senin sözünü tutmakla” (Mez. 119:9) sözünü söyleyemezdi. Kutsal Yazılar anlaşılır olmasaydı, Pavlus Timoteos’u Kutsal Yazıları okuması ve sıkıca çalışması konusunda teşvik etmezdi (1Ti. 4:13). Eğer Kutsal Kitap temel konularda yeterince anlaşılır olmasaydı, Veriyalı imanlılar Kutsal Yazıları araştırmaya koyulmazdı (Elç. 17:11). Westminster İman Açıklaması, “Tüm dini münakaşalar [konusunda]… ulu yargısına itibar etmemiz gereken tek kişi Kutsal Yazılarda konuşan Kutsal Ruhtur”[6] ifadesini kullanması, Kutsal Yazıların herkesçe anlaşılabildiğinin bir diğer kanıtıdır. Dolayısıyla her bir Hristiyan, Kutsal Yazılara cesaretle yaklaşmalı ve Kutsal Ruh’un aydınlatmasıyla metni anlayıp, hayatına uygulamaya gayret etmelidir. Bunun sonucu olarak da imanlı, Kutsal Kitap’taki temel niteliği taşıyan pasajları anlamada sorun yaşadığında dua edecek ve kibirli olmaktan kaçınacaktır. Üstelik, Kutsal Yazılar açık bir biçimde anlaşılabildiği için kişi, günah işlediğinde ve günahının ne olduğunu Kutsal Kitap’ta gördüğünde, günahından tövbe edecektir çünkü kullanacağı bahanesi yoktur; zira Kutsal Yazıların anlaşılırlığı barizdir.

Kutsal Yazıların Yeterliliği

Kutsal Yazılar, Tanrı tarafından iman etmiş kişilere bir rehber ve yargı mercii olarak verilmiştir. Herhangi bir konuda tereddüt yaşayanlar, Kutsal Yazıları okuyarak, yapmaları gereken şeyleri yapmak için güç ve cesaret bulabilirler. Kutsal Yazıların yeterliliği, Tanrı’nın mükemmelliği ve yeterliliğiyle ilgili bir meseledir. Kutsal Yazıların yeterliliği öğretisi yanlış anlaşılan öğretilerden birisidir. Bu nedenle, bu öğretinin ne olduğunu ve ne olmadığını incelemek doğru olacaktır.

Kutsal Yazıların yeterliliği, Hristiyanların Kutsal Kitap dışında başka hiçbir kitap okumamaları gerektiği anlamına gelmez. Hristiyanlar elbette dini konularda farklı kitaplar da okumalıdırlar; zira tefsir kitapları, sözlükler, günlük adanmışlık gibi kitap türleri, Hristiyanlar tarafından okunmaktadır ve okunmaya devam etmelidir. Yanlış anlaşılan bir diğer husus da Kutsal Kitap’ın yeterliliği öğretisinin spesifikliğidir. Alkollü içki içen birisinin kaç bardak veya kadeh içmesi gerektiği ya da içebileceği Kutsal Kitap’ta yazmaz çünkü Kutsal Kitap ilkelerle dolu bir kitaptır. Kutsal Kitap, belirli bir ilkeye dayalı olarak belirli bir davranışı ya över ya da yargılar.

Kutsal Yazıların yeterliliği, her konuda yeterli ve kadir olan Tanrı’nın Kelamının da her konuda yeterli olması anlamına gelmektedir. Elçi Pavlus, Timoteos’a yazdığı mektupta şöyle diyor, “Kutsal Yazılar’ın tümü Tanrı esinlemesidir ve öğretmek, azarlamak, yola getirmek, doğruluk konusunda eğitmek için yararlıdır. Bunlar sayesinde Tanrı adamı her iyi iş için donatılmış olarak yetkin olur” (2Ti. 3:16). Bu ayetin son kısmındaki iki ifade çok önemlidir: (1) πᾶν ἔργον ἀγαθὸν (her iyi iş) ve (2) ἐξηρτισμένος (tamamen donatılmış). Bu ifadelerden ilki, kuşkusuz imanla yapılan iyi işlerden söz etmektedir çünkü imana dayanmayan her şey günahtır (Rom. 14:23) ve yalnızca Kutsal Yazılar tarafından tanımlanan işler iyidir.[7] Bu bağlamda, bir Hristiyan’ın neye inanıp inanmaması gerektiği Kutsal Yazılar vasıtasıyla belirlenir. Örneğin, Hristiyanlar İsa Mesih’in üçüncü gün ölümden dirildiğine inanmalı mıdırlar? Kesinlikle, evet. Çünkü Kutsal Yazılar defalarca bu gerçeğin altını çizmiş ve Mesih İsa’nın ölümden dirildiğini çok kez beyan etmiştir (Mar. 16:6; Luk. 24:6-7; 1Se. 4:1-4 vs.). Dolayısıyla, Kutsal Yazılar, hangi işlerin iyi ve hangi işlerin kötü olduğunu eksiksiz bir şekilde tanımlar ve buyurur; zira πᾶν ἔργον ἀγαθὸν gerçekten de tüm iyi işleri kapsamaktadır.

İkinci ifade de oldukça önemlidir. Tamamen donatılmak, her iyi iş için tamamen hazır olmak demektir. Tamamen hazır olmak, mükemmel olmak demektir. Calvin bu konuda şunları söylüyor:

“...zira Kutsal Yazıların yetkinlik için tamamen yeterli olduğunu ileri sürüyor. Dolayısıyla, Kutsal Yazılarla yetinmeyen kimseler, gerçek olandan veya arzu edilenden daha bilge olmayı arzularlar.[8]

Şüphesiz, burada mükemmelden kasıt kesinlikle ahlaki mükemmellik veya Metodistlerin kastettikleri “günahsız mükemmellik” değildir. Burada kastedilen şey, Tanrı’nın buyurmuş olduğu iyi işleri yapabilecek kapasitede olmaktır.[9] Dolayısıyla Tanrı, Hristiyanlara bir görev verdiğine veya onlara iyi işler yapmayı buyurduğuna göre, bunları gerçekleştirme gücünü de Kutsal Ruh’u ve Kutsal Yazılar vasıtasıyla vermektedir. Öyle ki hiçbir Hristiyan kendi ölçütüne göre davranarak böbürlenmesin, fakat Kutsal Yazılara dayanarak, Tanrı’nın yetkisi altında alçakgönüllü olsun.

Kutsal Yazıların yeterliliği iyi işler için önemlidir ancak bununla sınırlı değildir. Bu bağlamda bir diğer önemli husus da ibadet ilkeleridir. Hristiyanların ibadeti, tamamen Kutsal Yazıların buyurduğu gibi olmalıdır; zira ibadet insan için değil, Tanrı için yapılan bir eylemdir. Westminster İman Açıklaması bu noktaya şu sözlerle değinmektedir:

Gerçek Tanrı’ya makbul ibadet biçimi bizzat Tanrı tarafından belirlenmiştir. Tanrı’nın açıklanmış isteği uygun ibadeti açıklar ve ana hatlarıyla belirlemiştir; şöyle ki, insanların hayal güçlerine dayalı yöntemler ve araçlar ya da Şeytanın önerileri uygulanmamalıdır. Tanrı, hiçbir görsel betimleme ile veya Kutsal Yazılarda bildirilen örnek haricinde ibadet edilmemelidir.”[10]

Kutsal Yazılarda bildirilenin tersine veya verilen örnekten farklı olarak ibadet etmek, Tanrı tarafından kesinlikle kabul edilmez ve sonu korkunç olur (Lev. 10:1-2). Bu bağlamda da Kutsal Yazıların yeterliliği son derece önemlidir.

Bir diğer önemli unsur, devam eden vahiy kavramıdır. Kutsal Kitap’ın belirttiği üzere, günümüzde Tanrı yalnızca Kutsal Yazılar vasıtasıyla konuşmaktadır (İbr. 1:1-2). Evanjelik hareketin, liberalizmin ve bazı Doğu dinlerinin ürünü olan Karizmatik / Pentikostal akımın getirmiş olduğu “Tanrı bana dedi ki…” iddiaları, imanlıları ciddi anlamda etkilemektedir. Tanrı’nın insana çok yakın olması, onunla konuşması ve hatta bazen tıpkı iki dost gibi oturup çay içmesi, duygusal boşluğa düşmüş olan imanlıları olumsuz yönde etkilemektedir. Böyle bir durumun sebep olduğu şey Kutsal Yazıların, günümüz imanlıları için pek de yeterli olmaması veya duygusal açıdan onları pek de tatmin etmemesidir. “Tanrı bana dedi ki…” cümlesinin ardında yatan iki şey vardır: birincisi, tembellikten dolayı Kutsal Yazıları göz ardı etmek ve ikincisi, yenilik ve heyecanla daha derin bilgiler edinme çabası.

Dolayısıyla her Hristiyan’ın, Kutsal Yazıların yeterliliği konusunda sabit fikirli olması ve daha da fazla Kutsal Kitap’a bağlanması gerekmektedir. Bu öğretiye sıkı sıkıya bağlı kalmak hem ibadet kavramını ana hatlarıyla daha da kuvvetlendirir hem de günlük yaşamdaki kutsallaşma sürecinde büyük katkı sağlar. Böylelikle Hristiyanlar günlük yaşamlarıyla ilgili verecekleri ahlaki veya olağan kararlarda, kendi duygularına ve o anki anlık hissiyatlarına değil, ancak yalnızca Kutsal Kitap’a itibar edeceklerdir. Elbette, duygular önemsiz değildir; fakat Kutsal Kitap’ın yetkisi hem duygulardan hem de dünyevi kültür ve yasalardan daha üstündür.[11]

Sonuç

Sonuç olarak Kutsal Yazılar, Tanrı’nın insana lütuf ve merhamet ederek vermiş olduğu muhteşem bir armağandır. Tanrı hem kendisini açıklamak hem de insanı insana açıklamak amacıyla Kutsal Yazıları peygamberlere ve elçilere vahyetmiştir. Bu vahiy öyle yüce bir vahiydir ki hem kusursuz hem yanılmaz hem yeterli hem de temel öğretiler bakımından tamamen anlaşılırdır. Dolayısıyla bir Hristiyan, Kutsal Yazıları düşündüğünde, Kelamın anlaşılırlığı için tıpkı Davut gibi sevinmeli (Mez. 119:9, 11, 16) ve yeterliliği için dua etmeye devam etmelidir (Mez. 119:18). Çünkü Tanrı’nın sözü, bizzat Tanrı’nın soluğudur, O’nun standardıdır. Bu açıdan, her bir insanın karşısında iki seçenek oluşuyor: Tanrı’nın sözünü anlamak için dua etmek ve Kutsal Yazılara sıkıca tutunarak, onu yüceltmek.

[1] Joseph Henry Thayer, A Greek-English Lexicon of the New Testament: Being Grimm’s Wilke’s Clavis Novi Testamenti (New York: Harper & Brothers., 1889), 117.

[2] Thayer, syf. 520.

[3] Westminster İman Açıklaması I.I, çev. Toğrul Salamzade. Ahit Yayınları.

[4] Westminster İman Açıklaması I.VII, çev. Toğrul Salamzade. Ahit Yayınları.

[5] Martin Luther, The Bondage of the Will, syf.71.

[6] Westminster İman Açıklaması I.X. çev. Toğrul Salamzade. Ahit Yayınları.

[7] Westminster İman Açıklaması XVI.I. çev. Toğrul Salamzade. Ahit Yayınları.

[8] John Calvin and William Pringle, Commentaries on the Epistles to Timothy, Titus, and Philemon (Bellingham, WA: Logos Bible Software, 2010), 250–251.

[9] Denny Burk, “2 Timothy,” in Ephesians–Philemon, ed. Iain M. Duguid, James M. Hamilton Jr., and Jay Sklar, vol. XI, ESV Expository Commentary (Wheaton, IL: Crossway, 2018), 488.

[10] Westminster İman Açıklaması XXI.I. çev. Toğrul Salamzade. Ahit Yayınları.

[11] From the Mouth of God: Trusting, Reading, and Applying the Bible (see inside back cover). Available July (USA), Aug. (UK). 18 The Banner of Truth

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu