İlahiyat

Calvinizm Alerjisi veya Alerjik Calvinizm

Jean Calvin, on altıncı yüzyılda yaşamış bir ilahiyatçıydı. Protestan Reformu Avrupa’yı sarstığında, Calvin bu reformasyon hareketinin önce Fransa, daha sonra da İsviçre’deki öncülerinden oldu. Yazdığı yazılar, kitaplar ve yorumlar günümüze dek ulaşmıştır. Yirmi birinci yüzyıl insanı, Calvin’in yazılarından hala bereket almakta ve akademik yönden de etkilenmektedir.

Hal böyleyken, yaşadığımız coğrafyada Calvin ve Calvinizm adı verilen öğretiye karşı bir antipatiklik mevcut. Ben şahsen Hristiyan olduktan yaklaşık sekiz-dokuz ay sonra Calvinizm öğretisiyle tanıştım. İnsanların, Tanrı’ya gelmeyi kendi özgür iradeleriyle tercih edemeyecek kadar tamamen bozulmuş oldukları, bundan dolayı Tanrı’nın onları kendi lütfuyla seçtiği, dolayısıyla İsa Mesih’in, seçilmişleri uğruna canını verdiği (aksi durumda kefaret boşa giderdi), böylece Tanrı’nın etkin çağrıyla “Gel” dediği kişilerin O’na karşı koyamayacağı ve Tanrı’nın son güne dek onları imanda tutacağı öğretisi, beni inanılmaz derecede etkilemişti. Yıllar sonra düşününce bile hala yüreğime sevinç, ruhuma teselli veriyor bu öğreti!

Ancak sebebi bilinmez, kimi çevrelerin Calvin’in “C”sini duyunca yüzleri ekşiyor. Bunun sebebi ya Calvinizm alerjisidir ya da alerjik Calvinizmdir. Birincisi, yani Calvinizm alerjisi, farklı ilahiyatı savunan arkadaşların teolojik temellere dayalı olarak Calvinizm’i reddetmesinden kaynaklanmaktadır. Bu pekâlâ anlaşılır bir sebeptir. Özgür iradeyi, yetişkin vaftizini (yani kişinin iman etmeden vaftiz olmaması gerektiğini savunan görüştür) savunan arkadaşların, bir çırpıda Reform öğretisini kabul etmeleri veya illa kabul etmeleri gerektiğini beklemek yanlıştır. Burada mühim olan argümanlardır. Argümanlar Kutsal Yazılara dayanıyor mu veya Kutsal Yazılara dayandığı iddia edilen argümanlar doğru yorumlanıyor mu, buna bakmak gerek. Bu arkadaşlar, Calvinizm’i çok akademik veya çok sert bularak, Kutsal Yazıların Tanrısının böyle olmadığını, dolayısıyla Reform öğretisinin yanlış olduğunu ileri sürerler. Yıllar öncesinde ilk kez Reformla tanıştığımda, radikal bir şekilde özgür iradeyi savunan bir kilisenin üyesiydim. Neticede, kiliseden kovuldum çünkü pastör, Calvin’in yalancı bir sapkın olduğuna kanaat getirmişti. Her ne kadar da ayet ve argüman sunsam da ikna edemedim. Yanlış anlaşılmasın, ikna çabamın sebebi söylediklerimi kabul etmesi değil, beni kiliseden durup dururken kovmamasıydı. Ne dediysem olmadı ve sonunda kovuldum. Ben böyle bir tutumu “Alerji” olarak nitelendirmekten çekinmiyorum çünkü bu kulakları karşı görüşe tıkayıp, o görüşü külliyen reddetmektir. Anlaşıldığı üzere son derece tehlikeli bir tutumdur.

Öte yandan alerjik Calvinizm vardır. Birkaç gün önce bir arkadaşımla konuşurken, bana geçmişteki bir deneyiminden söz etti. O da tıpkı benim gibi Calvinizm ile Hristiyan olduktan sonra tanışmış ve tanışır tanışmaz büyük bir şevkle herkese anlatmak istemiş. Ancak içindeki bu istek lütuf dolu bir istek değil, şiddet dolu bir istekti. Ben de benzer bir deneyim yaşadım. Calvinizm ile ilk tanıştığım anda içimdeki istek herkesi “haksız” çıkarma isteğiydi. “Görmemişin oğlu olmuş” misali, ne yapacağımı şaşırmıştım. Kutsal Yazılar, benim Tanrı’nın lütfuyla seçilmiş olduğumu söylemesine rağmen, içimdeki kibir insanları dövercesine hiddetliydi. Lütfu savunurken, kaba saba birisine dönüşmüştüm. Süleyman’ın Özdeyişlerinde, “Sarhoşun elindeki dikenli dal ne ise, Akılsızın ağzında özdeyiş de odur” (Özd. 26:9) diye yazılmıştır ve uzun zaman sonra anladım ki meğer o sarhoş adam benmişim. Güzel ve doğru bir öğretiyi anlatırken, içimdeki günah bunu acımasızca ve kibirli bir şekilde yapmama sebep oluyordu. İşte benim bu yapmış olduğum şeye Alerjik Calvinizm adını vermeyi tercih ediyorum. Çünkü insanların bir kısmının tepkisi aslında Calvinizm’e değil, direkt olarak kendilerine Calvinizm olarak tanıtılan öğretinin tanıtılma biçimineydi. Bunu anladığımda çok üzülmüştüm. Şimdi hâlâ kendimi bir Calvinist, bir Presbiteryen olarak tanımlıyorum. Ancak Tanrı’nın lütuf dolu öğretilerini, “kafalara vura vura” öğretme çabalarından da tövbe etmiş durumdayım. Tanrı egemendir ve en doğru yöntem lütufla, sade bir dille anlatmaktır; gerisi Tanrı’nın işidir.

 

NOT: Calvinizm’in neyi içerdiği ve öğretileri hakkında diğer yazılarda daha ayrıntılı açıklamalar yapacağım. Takipte kalın 😊

Sevgiyle kalın.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu