İlahiyat

Kefaret Gününe İlişkin Birkaç Ayrıntı

Toğrul Salamzade

Yaratılış 3. bölümde insan, Rabbin Dağı’ndaki huzurundan yani Yaşam Ağacının yanından (yani Aden Bahçesinden) doğuya, dağdan aşağı, yanan kılıçla Keruvun yanından geçerek gider. Kefaret Günü’nde ise bu kovulma tersine çevrilir. Baş kâhin batıya, üzerinde Keruvlar örülmüş perdenin içinden Kutsal Yer’e (yani Aden’e), Ağaca benzeyen Menorah’ı[1] geçerek En Kutsal Yer’e (yani Bahçe’ye), Tanrı’nın huzuruna doğru hareket eder. Çadır-Tapınak, yukarıdan aşağıya bir dağa benzeyecek şekilde inşa edilmiştir, bu nedenle batıya, Tanrı’nın huzuruna yaklaşırken, aynı zamanda bir şekilde dağdan zirveye doğru ilerliyor.

Baş kâhin, kültte ikinci bir Âdem olarak işlev gördü ve meshedilmiş kişi olarak, insanların o Kutsal Yere bir kez daha giriş yapması için Aden’deki kovulmayı Kefaret Gününde tersine çevirmeye hizmet etti. O halde Kefaret Günü, her şeyden önce bir giriş ayinidir ve Baş kâhinin En Kutsal Yer’e her yıl yaptığı giriş, Cennet Bahçesi’ne yıllık bazda yeniden girişi temsil eder. Ayrıca Kefaret Günü, bir mikro kozmos olarak yeryüzünün temizlenebileceği bir ritüeldir. Çadır ve kahinlik, İsrail’in ortasında sanki kutsal bir kozmosta Tanrı ile birlikte yaşayan yenilenmiş bir insanlık gibi göksel bir küre oluşturuyordu; tıpkı Yaratılış 3.bölümün, insanlığın düşüşünü ve Tanrı’dan daha fazla ayrılmasını oluşturması gibi. Ancak Kefaret Günü, Kefaret Günü’nde Âdem benzeri kana bürünmüş bir baş kâhin, “YHWH Dağı’na Kim Çıkacak” sorusuna cevap verir. Böylece, insanlığa Tanrı’nın huzurunda sonsuza dek yaşamanın bir yolu açılıyor.

[1] Yedi Kollu Şamdan.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu