Reformasyon Tarihinden Alınması Gereken 10 Ders
Reformasyon tarihini göz önünde bulundurulduğunda ve o dönemin kültürü de ele alındığında, bunu günümüz dünyasına ve belirli bir kültüre uygulamak kolay değildir. Zira çeşitli değişkenler ve farklılıklar söz konusudur. Aşağıda, Reformasyon tarihinden almamız gereken 10 ders mevcuttur ve bu dersler Batı toplumunu değil, ancak Doğu Hristiyan toplumunu şekillendirme amacıyla sıralanmıştır.
DERS 1: Halk Eğitilmelidir
Reformasyon, eğitimle başladı. Luther, Mezmurlar ve Romalılar mektubunu öğretmeye başlamıştı ve böylelikle halk bazı öğretilerden etkileniyordu. Vaazların açıklamalı, uygulamalı olması ve Kutsal Kitap çalışmaları bu bağlamda son derece önemli ve olmazsa olmazdır.
DERS 2: Teknolojiyi Doğru Kullanmak
Orta Çağ teknolojisi matbaa ile yepyeni bir çığır açtı. Kitaplar, broşürler ve posterler basılmaya başladı. Böylece Luther’in 95 Tezi ve diğer kitapçıkları da hızlı bir şekilde halk arasında yayıldı. Ardından Calvin ve diğer Reformcuların yazıları da teknoloji sayesinde büyük ses getirdi. Dolayısıyla Reformcular olarak teknolojiyi doğru kullanıp, Tanrı’nın isteğini halka uygun ve makul bir şekilde duyurmalıyız.
DERS 3: Hakikatten Ödün Vermemek
Birlik uğruna hakikatten ödün vermek, Tanrı’nın Sözünü ihmal ve göz ardı etmektir. Reformcular, sırf birlik olmak amacıyla yanlış öğreti ve niyetle hareket edenlerle iş birliği yapsalardı, Reformasyon adeta bir yıkım olurdu. Bu nedenle, özellikle Mesih’i tanımayan bir kültürde yaşayan bizler, Tanrı’nın isteğini tüm açıklığı ile anlatıp, O’nun Sözünü savunmalı ve asla taviz vermemeliyiz.
DERS 4: İbadet Düzeni Kutsal Kitap’a Uygun Olmalı
Yaşadığımız kültürde, çeşitli mezheplerin ve grupların etkisiyle ibadet düzeni karmakarışık bir hal almıştır. Yasanın Tekrarı kitabında yazdığı gibi, “…herkes kendi gözünde doğru olanı yapıyor” (12:8). Dolayısıyla bizler, ibadet ilkelerini iyice öğrenmeli, benimsemeli ve bunun Tanrı’nın buyruğu olduğunu bilerek uygulamalıyız. Eğer ki Reformcular, Roma Katolik ibadet düzeninden ayrılmamış olsalardı, günümüzde çok büyük bir putperestliğin kalıntılarını temizlemekle meşgul olacaktık.
DERS 5: Rabbin Sofrası Konusunda Yıpratıcı Olmamak
Rabbin Sofrası sakramenti, Tanrı’nın bir buyruğudur ve hem Kutsal Kitap’ta hem de kilise tarihi boyunca uygulanmıştır. Kutsal Kitap ve Reformasyon tarihi temelinde bakıldığında, Rabbin Sofrasının her hafta kutlanması gerektiği barizdir. Ne var ki, Calvin’in Cenevre’sinde durum farklıydı. Calvin, Rabbin Sofrasını her hafta kutlamak istese de Kent Konseyi bunu doğru bulmuyor ve yalnızca yılda dört kez kutlanması gerektiğini söylüyordu. Calvin, bu konuda ısrarcı olmadı ve Rabbin Sofrasını yılda dört kez kutlamaya razı oldu. Dolayısıyla bizler de bu tarz konularda kimi zaman esnek olmalıyız.
DERS 6: Hakikatte Birlik Olmak
Reformasyon, öze dönüş hareketidir. Bu hareketin içerisinde bizlerle hakikat temelinde hemfikir olan kardeşleri dışlamamalı, onlarla birlik içerisinde olmalıyız. Reformasyon tarihinde elbette birbiriyle anlaşmazlık yaşayan kardeşler, ilahiyatçılar vardı. Fakat bunlar bazı ufak tefek farklılıklarına rağmen hep birlik olarak kalmayı tercih etmişlerdir. Bu nedenle bizler de bazı konularda (düşünebilen her insan gibi) farklı düşünsek de hakikatte her daim birlik ve beraberlik içinde olmalıyız.
DERS 7: Dünyanın Baskısına Karşı Direnmeliyiz
Dünya, Hristiyanları birçok yerden sıkıştırmaya devam ediyor ve devam edecektir. Fakat ne yazık ki bu baskıların ve sıkıştırmaların bir başka kaynağı da Reform-Karşıtı sözde Protestan hareketlerdir. Bu hareketleri destekleyen kişiler, çeşitli bahanelerle Tanrı Sözünün doğru ve eksiksizce vaaz edilip duyurulmasından rahatsız olduklarını dile getirerek, bunun sonucunun bölünmeye gideceğini iddia etmektedirler. İlginç olan şey, benzer argümanların Orta Çağda da Reformculara karşı kullanılmasıydı. O dönemlerde Anabaptistler ile Reformcular ve Seküler kesim ile Reformcular arasındaki çekişme de benzer bir hal almıştı. Fakat Reformcular bu baskıya direndiler ve hamdolsun, Tanrı’nın Sözü günümüzde de doğru bir şekilde yayılmaya devam etmektedir.
DERS 8: Sabırlı Olmalıyız
Reform yavaş yavaş gerçekleşti ve bazen münferit hatalar olsa da iyi bir şekilde ilerledi. Savaşlar, çatışmalar, tartışmalar ve benzeri zor durumlar Reformasyonu elbette yavaşlattı fakat bitiremedi. Bizler de yaşadığımız kültürde kesinlikle bir şeylerin hızlıca hallolup geçeceğini düşünmemeliyiz. Sonuçta bizler Tanrı’nın kulları olarak O’na bağımlıyız ve O’nun zamanının en uygun zaman olduğunu unutmamalıyız. Dolayısıyla, Tanrı Sözünü duyurup, doğru öğretiden ödün vermeyip, O’nun zamanını beklemeli ve fevri olmamalıyız.
DERS 9: Sola’ları Benimsemeliyiz
Reformasyonun temelini oluşturan “Beş Sola” vardır. Sola, Latince “Yalnızca” anlamına gelmektedir. Başka bir deyişle, Reformasyonun “Beş Yalnızca” ilkesi mevcuttur. Bunlar şöyledir: (1) Sola Scriptura, yani Yalnızca Kutsal Yazılar, (2) Sola Fide, yani Yalnızca İman, (3) Sola Gratia, yani Yalnızca Lütuf, (4) Solus Christus, yani Yalnızca Mesih ve (5) Soli Deo Gloria, yani Yalnızca Tanrı’nın Yüceliği. Her toplum günahkardır ancak toplumlar arası günahlar da değişkenlik göstermektedir. Kutsal Kitap ise her kültüre hitap ettiği gibi bizim kültürümüze ve toplumumuza da hitap etmektedir. Dolayısıyla, Tanrı Sözünün alçakgönüllü kılan bu öğretilerini hem kendimiz benimsemeli hem de ülkemizdeki Hristiyanlara da öğretip benimsetmeliyiz.
DERS 10: Halkı Çalışmaya Teşvik Etmek
Reformasyon, özellikle köylüler arasında büyük ses getirmişti. Luther’in kendisi de bir köylüydü. Fırsattan istifade, köylüler Reformasyonu çok farklı bir yere (siyasi bağlama) çekebilirlerdi, ancak vaazlarda Tanrı’nın Sözünün öğretilmesi ve uygulamada halkın teşvik edilmesi bunu engelledi. Dolayısıyla bizler de tüm Hristiyanları (başta kendimiz olmakla) çalışmaya teşvik etmeli ve çalışmanın aslında Tanrı’nın ismini yücelttiğini öğretmeliyiz.
Sevgiyle kalın.