Sınırlı Kefaret öğretisi, İsa Mesih’in dünyaya gelmesindeki amacını daha derin anlamamıza yardımcı olur. Ancak bunu açıklamadan ve anlamaya çalışmadan önce, Tamamen Bozulmuşluk öğretisini ve Koşulsuz Seçilmişlik öğretisini hatırlamamız lazım. Demiştik ki, insanlar günahtan dolayı bozulmuşlardır. Yani, düşünceleri, iradeleri, davranışları bozulmuştur. Kendi işleriyle, eylemleriyle Tanrı’yı hoşnut edemezler. Ayrıca iradeleri bozulduğu için de, Tanrı’ya gelemezler. Çünkü ‘kötü ağaç iyi meyve veremez’ (Matta 7:18). Durum böyleyken de, yani insanlar Tanrı’ya kendi fikirleri ve iradeleriyle gelemedikleri için, Tanrı insanlar seçti. Sayısını hiçkimse bilmiyor ve bilemez. Tanrı onları, kendisine gelsinler diye seçti. Bunu herkes için yapmadı. Kutsal Kitap’ta ‘herkes’ kelimesi geçer ancak ‘herkes’in aslında ‘her kişi’ olmadığını kolayca anlayabiliriz çünkü herkes İsa Mesih’e iman etmemiştir.
O zaman bu Mesih’in kurban oluşu hakkında ne diyelim? İsa Mesih dünyadaki ‘herkes’ için mi, yoksa ‘birçokları’ için mi? Yani bir diğer deyişle, İsa Mesih dünyadaki her insan için (teker-teker) mi öldü, yoksa seçtikleri kişiler (yani Kilisesi) için mi öldü? Bunu biraz sonra ayrıntılı olarak inceleyeceğiz.
‘Sınırlı Kefaret’ terimi, genellikle yanlış anlaşılan bir terimdir. Yanlış anlaşılan nokta, Mesih’in sadece bazı günahlar için öldüğüdür. Yani İsa Mesih herkesin bazı günahları için öldüğü düşüncesidir. Ne var ki, bu düşünce oldukça yanlıştır. Sınırlı Kefaret öğretisi, Mesih’in bir insanın bütün günahlarının bağışlanması için gereken her şeyi yaptığı ve bunun yalnızca imanla olabileceğidir. Ancak bu iman dünyadaki herkese (teker-teker) verilmemiştir. Yalnızca ‘birçoklarına’ (yani seçilmişlere) sağlanmıştır. Bu yazılanlar kulağa her ne kadar da garip gelse de bazıları için, aslında bir Kutsal Kitap gerçeğidir.
Kulağa garip gelmesinin nedeni, dünyamızın bugünlerde çok ‘modern’ düşünceye kulak verdiği ve Tanrı Sözü’nü yeterince çalışılmadığındandır. Nedeni ise, günümüzdeki insanların teolojiyi zor, ağır ve bazen çok aşırıya giderek gereksiz olduğunu düşünmelerindendir.
Konumuzdan fazla uzaklaşmayarak, Sınırlı Kefaret’le ilgili ayetlere göz atalım ve bu konuda mantık yürütelim. Öncelikle, Kutsal Kitap’ta sınırlı kefaretten (veya merhametten) açıkça bahsedilmektedir. Bunun en basit ve bilinen örneği, Matta 22:14 ayetidir: “Çünkü çağrılanlar çok, ama seçilenler azdır.” Yani eğer seçilenler az ise, demek ki kefaret de herkes için değildir. İkincisi, İsa’nın bizim başkâhinimiz olduğunu biliyoruz (İbraniler 2:17). İsa da ölmeden önce, yani kurban edilmeden önce her başkâhin gibi dua etmiştir. O, Yuhanna 17.bölümdeki duada da, kimler için öldüğünü söylemektedir. Ayet şöyledir, “Onlar için istekte bulunuyorum. Dünya için değil, bana verdiğin kimseler için istekte bulunuyorum. Çünkü onlar senindir,” (Yuhanna 17:9). Kısacası, İsa Mesih dünya için değil, kendisine ait olanlar için (yani Baba’nın kendisine seçip verdiği kişiler için) istekte bulunuyordu.
Ayetlere geçmeden önce, son olarak Kutsal Kitap’ta iki bölümü inceleyip sorular sormalıyız. İşleyeceğimiz ilk bölüm, Yuhanna 3:16’dır. Yuhanna 3:16, Sınırlı Kefaret öğretisine inanmayan kişiler tarafından, sık-sık kullanılar ayetlerdendir. Aslında, bu ayeti Sınırlı Kefaret öğretisini çürütmek için kullanıyorlar. Gelin ayeti inceleyelim.
“Çünkü Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik Oğlu’nu verdi. Öyle ki, O’na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, hepsi sonsuz yaşama kavuşsun.” (Yuhanna 3:16)
İncelememiz gereken kelime, buradaki “dünya” kelimesidir. Kutsal Kitap’ta dünya 3 farklı şeyi ifade etmek için kullanılır.
- İman etmemiş olanları ve Rab’bi hoşnut etmeyen şeyleri (Yuhanna 17:9; 1.Yuhanna 2:15).
- Tanrı’nın yarattığı yeri ve göğü (Elçilerin İşleri 17:24; Matta 25:34).
- Yahudileri ve Ulusları (Yuhanna 12:19; Romalılar 1:8).
Yuhanna 3:16 ayetinde kullanılan ‘dünya’ kelimesi Rab’bi hoşnut etmeyen şeyleri söylemiş olamaz. Çünkü bir ayette ‘Dünyayı sevmeyin’ diye buyuran Tanrı (Yu. 2:15), söyleğine aykırı davranmaz.
Yuhanna 3:16 ayeti, taşı toprağı ve ağaçları kastedemez. Öyle olmuş olsaydı, İsa ağaçlar için ölmüş olurdu ki, bu da saçma olurdu.
Yuhanna 3:16 ayeti, Yahudiler ve Ulusları kastettiği kesindir. Çünkü Eski Ahit’in devamı olan Yeni Ahit, bu büyük Müjde’yi vermektedir. Yani kurtuluş hem Yahudiler hem de Uluslar içindir. Elçi Pavlus’un da sevinçle yazdığı gibi, “Artık ne Yahudi ne Grek, ne köle ne özgür, ne erkek ne dişi ayrımı var. Hepiniz Mesih İsa’da birsiniz.” (Galatyalılar 3:28).
Bu yoruma katılmayanlar, maalesef bunun Kutsal Kitap gerçeğini kabul etmez, bunun sadece bir yorum olduğunu ileri sürerler. Bunun böyle olduğunu bilen John Owen (1616-1683) “Mesih’in Ölümünde Ölümün Ölümü” kitabında şöyle bir değerlendirme yapar:
Baba’nın gazabı Oğlu’nu ya:
- Bütün insanların bütün günahları için vurdu
- Birçok insanın bütün günahları için vurdu.
- Bütün insanların bazı günahları için vurdu.
Bu durumda,
- Eğer sonuncu madde doğruysa, insanlar bazı günahlarının bedelini kendileri ödemeliler.
- Eğer ikinci madde doğruysa, o halde Mesih seçilmişlerin tüm günahları için öldü ve gerçek olan budur.
- Yok eğer ilk madde doğruysa, niçin hâlâ iman etmeyenler günahlarının bedelini ödemeliler? Cevabınız, ‘Çünkü iman etmiş değiller.’ O zaman ben de şunu sorarım, ‘İmansızlık günah mıdır, değil midir?’ Eğer günahsa, bu durumda Mesih imansızlık günahı için de ölmüştür. Eğer imansızlık günahı için de ölmüşse, o zaman neden imansızlık günahı onları diğer günahlarından daha fazla engelliyor? Yok eğer imansızlık günahı için ölmemişse, o zaman Mesih bütün günahlar için ölmemiş olurdu.
John Owen çok başarılı bir değenlendirme yapmıştır. Eğer bütün insanlar için (teker-teker) ölmüşse, o halde herkesin cennete gitmesi gerekirdi, ancak herkes cennete gitmiyor.
Sınırlı Kefaret öğretisini ve Jown Owen’in değerlendirmesini destekleyen bir bölüm de, Yuhanna 10.bölümdür.
“Size doğrusunu söyleyeyim, koyun ağılına kapıdan girmeyip başka yoldan giren kişi hırsız ve hayduttur. Kapıdan giren ise koyunların çobanıdır. Kapıyı bekleyen ona kapıyı açar. Koyunlar çobanın sesini işitirler, o da kendi koyunlarını adlarıyla çağırır ve onları dışarı götürür. Kendi koyunlarının hepsini dışarı çıkarınca önlerinden gider, koyunlar da onu izler. Çünkü onun sesini tanırlar. Bir yabancının peşinden gitmezler, ondan kaçarlar. Çünkü yabancıların sesini tanımazlar… Ben koyunlarımın uğruna canımı veririm… Ama siz iman etmiyorsunuz. Çünkü benim koyunlarımdan değilsiniz… Koyunlarım sesimi işitir. Ben onları tanırım, onlar da beni izler.” (Yuhanna 10:1-5, 15, 26-27).
Bu ayetlere göre büyük ve önemli bir gerçeği görebiliyoruz. Bunları madde-madde sıralamak, daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır.
- İsa Mesih, koyunları için canını verdi (Yuhanna 10:15)
- İsa Mesih, canını iman etmeyenler için vermedi, çünkü onlar O’nun koyunlarından değiller (Yuhanna 10:26).
- Bu durumda, kefaret sınırlıdır.
Sınırlı Kefaret öğretisinin ne olduğunu özetle gördükten sonra, şimdi de bu öğretiyi destekleyen Kutsal Kitap ayetlerine de bakabiliriz.
- Yeşaya 53:11 – “Canını feda ettiği için Gördükleriyle hoşnut olacak. RAB’bin doğru kulu, kendisini kabul eden birçoklarını Çünkü onların suçlarını o üstlendi.”
- Matta 1:21 – “Meryem bir oğul doğuracak. Adını İsa koyacaksın. Çünkü halkını günahlarından O kurtaracak.”
- Markos 10:45 – “Çünkü İnsanoğlu bile hizmet edilmeye değil, hizmet etmeye ve canını birçokları için fidye olarak vermeye geldi.”
- Yuhanna 10:11, 14-15 – “Ben iyi çobanım. İyi çoban koyunları uğruna canını verir… Ben iyi çobanım. Benimkileri tanırım. Baba beni tanıdığı, ben de Baba’yı tanıdığım gibi, benimkiler de beni tanır. Ben koyunlarımın uğruna canımı veririm.”
- Elçilerin İşleri 20:28 – “Kendinize ve Kutsal Ruh’un sizi gözetmen olarak görevlendirdiği bütün sürüye göz kulak olun. Rab’bin kendi kanı pahasına sahip olduğu kiliseyi gütmek üzere atandınız.”
- Efesliler 5:25 – “Ey kocalar, Mesih kiliseyi nasıl sevip onun uğruna kendini feda ettiyse, siz de karılarınızı öyle sevin.”
Yukarıdaki ayetler, Mesih’in seçilmişler uğruna öldüğünü açıkça ortaya çıkarmaktadır. Yani Mesih, kendisine ait olacaklar uğruna öldü. Ancak önemli olan şey, bizim hiçkimse için yargı yürütmememizdir. Örneğin, bir kişi Müjdeyi duyduğunda iman etmiyorsa, ‘Bu adam seçilmedi, Mesih onun uğruna ölmedi’ diyemeyiz. Çünkü kimin nasıl ve ne zaman iman edeceği belli değildir. Bunu sadece Tanrı biliyor.