Kilise Mi, Şirket Mi?

Son yirmi otuz yılda bazı kiliselerin ruhsal bir topluluktan çok, kurumsal bir yapıya dönüştüğünü fark ettiniz mi? Bu sadece bir hissiyat değil. Maalesef gözümüzün önünde, ibadethane olarak var olması gereken birçok kilise, adım adım birer şirket modeline dönüşüyor.
Mesele aslında basit başlıyor: Odak noktası hizmete kayıyor. Yardım faaliyetleri, topluma katkı, organizasyonlar, etkinlikler derken ibadet, dua ve ruhsal disiplinler ikinci plana atılıyor. Böylece yavaş ama kesin bir şekilde kilisenin ruhsal merkezi kayıyor. Hizmet Tanrı’ya değil, hizmetin kendisine yapılmaya başlanıyor. Bu olduğunda kilise, ibadet eden bir topluluktan ziyade, iyi niyetli ama ruhsal gücünü kaybetmiş bir sosyal kulübe dönüşüyor.
Bu dönüşüm, yapısal bir değişimi de beraberinde getiriyor:
Pastör artık çoban değil, CEO.
Hizmet edenler kardeş değil, ekip lideri.
Toplantılar artık Tanrı’nın halkıyla buluştuğu kutsal zamanlar değil, koordinasyon oturumları.
Bu noktada, John Owen’ın şu uyarısı yerli yerindedir:
“Tanrı’nın halkı için tasarladığı ibadet şekli, insan düşüncesiyle geliştirilen yöntemlerle asla değiştirilemez. Ruh’un işleyişiyle başlamayan her yapı, dışarıdan ne kadar parlak görünürse görünsün, içten içe çürümeye mahkûmdur.”[1]
Burada bahsettiğim şey bir para-kilise oluşumu değil. Bizzat yerel kilisenin kendisi. İçeriden çözülen, ruhsallığını kaybeden bir yapı. Hâlâ “kilise” tabelası var, hâlâ pastör kürsüde, ama Tanrı orada mı? Asıl soru bu.
Batılı Hermenötiğin Kopuşu
Bu dönüşümün temelinde ne var peki?
En büyük sebeplerden biri, Batı’daki çağdaş Hristiyanlığın tarihsel teolojik köklerinden kopması ve kültürel normlarla şekillenen bir yapıya evrilmesi. Yani artık kilise, Tanrı Sözü’ne göre değil; “daha fazla insana nasıl ulaşırız?” sorusuna göre yapılandırılıyor. Batı kültürü, Aydınlanma’dan itibaren akılcılığı, verimliliği ve ölçülebilir başarıyı merkeze aldı. Bu kültürel paradigma, zamanla kilise yapısına da sızdı. Artık “etkili kilise”, daha çok etkinlik yapan, daha çok insana ulaşan, daha çok görünür olan kilise anlamına geliyor.
John MacArthur, bu konuda oldukça nettir:
“İncil’i merkez almayan her yaklaşım, kiliseyi pazarlama tekniğine, pastörü yöneticiye, vaazı sunuma, ibadeti eğlenceye çevirir.”[2]
Bu dönüşüm, Yeni Ahit’teki kilise anlayışına tamamen zıttır. Pavlus’un, Petrus’un, Yahya’nın tanıdığı kilise bu değil. Yeni Ahit, kiliseyi “Mesih’in bedeni” (1Ko. 12:27), “ruhsal bir tapınak” (1Pe. 2:5) ve “Tanrı’nın konutu” (Efesliler 2:22) olarak tanımlar. Bu tanımlar, nicel değil, niteliksel derinlik üzerine kuruludur.
Reform Baptist yazarlardan Paul Washer, modern kilise anlayışı üzerine şunu söyler:
“Kiliseyi Tanrı’nın yöntemiyle büyütmek yerine, insanların yöntemleriyle büyütmeye kalkarsanız, sonunda Tanrı’nın halkı değil, sizin topladığınız bir kalabalık elde edersiniz.”[3]
Sonuç: Enerji Kayması
Tanrı’ya yönelmesi gereken dikkatimiz, enerjimiz ve sevgimiz, bu ‘kilise-şirket’ yapısına kayıyor. Dışarıdan hizmet ediyor gibi görünüyoruz, ama içeride boşluk büyüyor. Çünkü ruhsal derinlik olmadan eylemler kutsal görünse de özünü kaybeder.
İşte tam burada Gregorius Nazianzus’un şu sözü ağır bir tokat gibi gelir:
“Tanrı’ya ibadet etmeyi bıraktığınızda, hizmet Tanrı’ya değil, kendinize döner.”[4]
Bu durum, sadece bireysel değil; topluluksal olarak da Hristiyan yaşam kalitesinden uzaklaşmamıza neden oluyor. Çünkü ruhsallık, planla, toplantıyla, takvimle değil; Tanrı’yla dolu bir yaşamla inşa edilir.
Kilise, kilise olarak kalmalı.
Bir markaya değil, Mesih’in bedenine benzemeli.
Pastörler çoban kalmalı.
Bizler de ibadet eden bir topluluk olmayı yeniden hatırlamalıyız.
[1] Owen, J. (2000). The Works of John Owen (Vol. 15, s. 9). Edinburgh: Banner of Truth Trust.
[2] MacArthur, J. F. (1993). Ashamed of the Gospel: When the Church Becomes Like the World (s. 61). Wheaton, IL: Crossway Books.
[3] Washer, P. (2012). The Gospel’s Power and Message (s. 93). Grand Rapids, MI: Reformation Heritage Books.
[4] Gregory Nazianzus. (1894). Orations (Oration 2, §95). In P. Schaff & H. Wace (Eds.), Nicene and Post-Nicene Fathers: Second Series (Vol. 7, p. 221). New York: Christian Literature Publishing Co.